Okunup okunmayacağını bilmeden yazdığım bu ilk yazımda neden blog yazmaya karar verdiğimden bahsedeceğim. Bu yaşıma kadar edindiğim minik tecrübelerimle bilginin paylaşılmaması halinde kaybolduğunu ya da yozlaştığını gördüm; bu sebep hasebiyle ben de daha konseptine dahi karar vermediğim bu sitede öğrendiğim naçizane bilgileri paylaşacağım. Bilginin paylaşılması ile oluşan yararlar saymakla bitmez hepimizin bildiği wikepedia sitesi, içinde barındırdığı bilgilerle ansiklopedilerin pabucuna dama attırdı. Sanırım en son ansiklopediden araştırma ödevi yaptığımda ilkokuldaydım sonrasında ise ödevlerim için wikipeda olmasa da internetten yararlandığımı söyleyebilirim. Bir ödevde tuzumuzun olması, birinin kafasındaki soruna cevap olmak istediğim için buradayım.
“Öğretmek iki defa öğrenmek demektir.”
--Konfüçyus--
Paylaşmak ya da öğretmek ne dersek diyelim öğrenilen verinin başkasına aktarılması durumunda aktaran kişideki verinin, kalıcılığının arttığını akılcıl bir düşünceyle söyleyebiliriz. Bunun yanı sıra nasıl ki sahip olduğumuz paranın, ziynetin, malın bir zekatı varsa bilginin de zekatı olduğu düşüncesindeyim ki bilginin değersiz olduğu iddia edilemeyeceği için bilgi de bir ziynettir diyebiliriz.
Şöyle düşünülebilir: internet derya deniz bilgi dolu sen neden yazıyorsun. Bu duruma bir kıssa ile karşılık vermek isterim;
“Bir adam sabah evinden çıkar ve okyanusla güneşin ayrılışını seyretmek için sahilde güzel bir noktaya oturur. Derin bir nefes alıp seyre koyulur. Tam bu sırada kumsalın adama uzak noktasında bir çocuk okyanusa bir şeyler fırlatması adamın dikkatini dağıtır. Derhal neler olduğunu anlamak için kumsala iner ve çocuğa doğru yürür. Bir süre yürüdükten sonra çocuğun okyanusa deniz yıldızı fırlattığını ayrımsar. Biraz daha yürür ve çocuğun yanına ulaşır, aklında tek bir soru vardır adamın ''bu çocuk neden deniz yıldızlarını denize atıyor.'' çocuğa neden deniz yıldızlarını okyanusa attığını sorar ve merakla cevabı bekler. Çocuk içini çekerek biraz da hüzünlü şekilde der ki: eğer ben onları denize atmazsam güneşte kuruyup ölecekler. Adam şaşırır biraz da garipser çünkü kumsal, alabildiğine geniş bir hat boyunca uzanır ve ne hikmetse deniz yıldızları her yerdedir. Senin birkaç deniz yıldızı alıp okyanusa atman neyi değiştirecek ki kumsala dön bir bak der adam. Çocuk eline bir deniz yıldızı daha alır ve suya fırlatır ardından adama dönüp der ki; bak o deniz yıldızı için çok şey fark etti. Durumun idrakine varan adam çocuğun dedikleri karşısında mahcup olur. O gün evinden gün doğumu seyretmek için çıkan adam akşama kadar okyanusa deniz yıldızı atar.”
Öğreteni çocuk, öğreneni adam, bilgiye de deniz yıldızı dersek, neden bir deniz yıldızı da okyanusa ben atmayayım diye düşündüm.
İçinde olduğum durumu ucundan kıyısından da olsa yakalayan bu hikaye ile daha iyi açıkladığımı düşünüyorum ayrıca bu yazıya denk gelip de acaba ben de içinde bulunduğum durumla alakalı yazsam çizsem diye düşünen varsa hiç beklemeden işe koyulsun zira hiç bir şey için geç değil. Umarım faydalı olmuştur ve meramımı anlatabilmişimdir.